top of page
tugcegulirmak

AgeSA açıkladı: Türkiye “Nasıl Yaşlanacağını” bilmiyor


Bireysel emeklilik ve hayat sigortası sektörünün kuruluşlarından AgeSA, bundan 5 yıl önce hayat “Her Yaşta” projesini hayata geçirdi. Türkiye’nin yaşlanma konulu ilk ve tek KSS projesi olan “Her Yaşta”nın 5. yılı kapsamında “Türkiye Nasıl Yaşlanıyor?” araştırmasını gerçekleştiren AgeSA, sonuçları 26 Kasım günü Feriye’de düzenlediği basın toplantısında açıkladı. Türkiye temsili araştırmada, 35-55 yaş arasındaki orta yaş grubunun yaşlanmaya bakış açısı, yaşlılık dönemine dair hazırlıkları ve gelecekteki yaşlılık deneyimlerinin bugünkü yaşlılara kıyasla nasıl farklılık göstereceği ele alındı.

 

“Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı, 2023'te yüzde 10,2'ye çıktı”

Projesi’nin 5. yılı dolayısıyla bir değerlendirme yapan AgeSA Hayat ve Emeklilik Genel Müdürü Fırat Kuruca araştırma ile ilgili konuştu: “Türkiye, çok uzun yıllar genç nüfusuyla tanınıyordu. Ancak giderek daha hızlı bir şekilde yaşlanan toplumlar arasına katıldık. Türkiye’de yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı 2023'te yüzde 10,2'ye çıkarak BM kriterlerine göre ‘yaşlanmakta olan ülke’ statüsünde yer almaya başladı. Yaşlanan nüfus için toplumsal ve bireysel ölçekte hazırlık yapmak çok önemli. Ekonomimizin, hukuk ve sosyal güvenlik sistemlerimizin, kentlerimizin ve en önemlisi vatandaşlarımızın yaşlanma sürecine hazırlığı çok önemli. Artan yaşlı nüfus ve yükselen refah beklentileri, ülkelerin sosyal güvenlik sistemlerinin finansal sürdürülebilirliğini risk altına sokmaya başladı. Tüm bunlar dikkate alındığında ülke tasarruflarının büyümesi açısından BES’in önemi de günden günde artıyor. Biz bir Bireysel Emeklilik ve Hayat Sigortası şirketi olarak, ülke tasarruflarının artması ve bireylerin yaşlılık dönemine finansal hazırlık yapmaları konusunda misyonumuzu yerine getiriyoruz.”

 

“5 yıl önce büyük bir sorumluluk üstlendik ve hiç sahiplenilmemiş bir alanda topluma fayda sunmak için yola çıktık”

AgeSA Hayat ve Emeklilik Pazarlama ve Strateji Genel Müdür Yardımcısı Roşan Dilek, “Türkiye Nasıl Yaşlanıyor?” araştırmasından elde edilen bulguların “Her Yaşta”nın çıkış noktası ve uygulamalarıyla birebir örtüştüğünü belirtti ve araştırma ile ilgili şunları söyledi: “Her Yaşta projesi kapsamında 5 yıldan bu yana toplam 38 milyon kişiye eriştiğimiz farkındalık iletişimi çalışmalarımızı önümüzdeki dönemde de sürdüreceğiz. Yaşlılıkla ilgili kalıplaşmış negatif algıları yıkmaya ve yaşlanmaya hazırlık konusunda rehber olmaya devam edeceğiz. Yaşlı bireylerin bağımsız ve aktif bir yaşam sürme arzularını destekleyerek onlara özgüven ve umut aşılamayı hedefliyoruz. Bu anlamda ilham veren yaşlı bireyleri görünür kılacak ve orta yaş grubunu yaşlanmaya hazırlık konusunda teşvik edeceğiz. 2021 yılında hayata geçirdiğimiz şimdiye dek 12 sivil toplum projesini desteklediğimiz Her Yaşta Fonu ile yaşlanmaya hazırlık ve yaşlı bireylerin desteklenmesine yönelik sivil toplum projelerini hibe desteği sunmaya devam edeceğiz. Bu projelerin sayısının artması, yaygınlaşması ve konularının derinleştirilmesi öncelikli hedeflerimiz arasında. Sektörün lider şirketi olarak 5 yıl önce büyük bir sorumluluk üstlendik ve hiç sahiplenilmemiş bir alanda topluma fayda sunmak için yola çıktık. Bu misyonla hevesle ve umutla yolumuza devam edeceğiz.”

 

Türkiye “Nasıl Yaşlanacağını” bilmiyor mu?

‘Türkiye Nasıl Yaşlanıyor?’ araştırmasının sonuçlarına göre, Türkiye yaşlanma sürecini görmezden geliyor ve bu durumu doğal akışına bırakıyor. İyi yaşlanma alışkanlıkları ise ya bilinmiyor ya da erteleniyor. TÜİK’in verilerine göre bugün 50 yaşından olan biri için ortalama tahmini yaşam süresi 80.1; kadınlar 82.3, erkekler ise 77.8 yaşına kadar yaşıyor. Kadınlar erkeklerden belirgin düzeyde daha uzun yaşıyor fakat erkekler daha iyimser. Kadınlara kaç yaşına kadar yaşayacaklarını tahmin ettiklerini sorduğumuzda kadınların cevabı 72.4 iken erkeklerde bu cevap 75.4. 

 

Yaşlılıkla ilgili hayaller kısıtlı

Bulgulara göre orta yaş grubundaki bireylerin yaşlılıkla ilgili belirgin bir hayali bulunmuyor. Yaşlılıktan beklentiler var, fakat gerçekleşeceğine dair inanç düşük. Genellikle hayalller emeklilik sonrasına erteleniyor ve  ebeveynlerden farklı bir yaşlılık hayal edilmiyor. En çok tercih edilen yaşlılık hayali doğal ve sakin bir yaşam alanına yerleşmek. Bu istek özellikle İzmir ve Antalya gibi şehirlerde yaşamayı içeriyor. Bununla birlikte, hareketlilikten ve sosyallikten vazgeçmek istemeyen bir kesim de bulunuyor.  Bu, kırsal hayatın sakinliğini isteyip büyük şehrin olanaklarından da vazgeçmek istemediklerini gösteriyor.  

 

Emeklilik, orta yaş için uzak bir hayal

Araştırma bulgularına göre emeklilik dönemi için ekonomik kaygılar oldukça güçlü; katılımcıların %45,4’ü emekli maaşlarının düşük olacağını düşünüyor. Emeklilik, çalışma hayatını sonlandırmakla eşleştirilirken, katılımcıların sadece %58’i 65 yaşından önce çalışmayı bırakmayı planlıyor. Araştırma, bütün bu karamsar beklentiler ile birlikte orta yaş grubunun emekliliğe yeterince hazırlıklı olmadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Katılımcıların yalnız %29’u emekliliğe hazır olduğunu belirtirken, yarısından fazlası yaşlılıkla ilgili herhangi bir hazırlık yapmayı bile düşünmemiş durumda. Eğitim düzeyi yüksek olan bireylerin ise emekliliğe yönelik kaygıları daha düşük ve hazırlıkları daha fazla. Bu da, eğitim seviyesinin yaşlılıkla ilgili kaygıları azaltma ve hazırlık yapma konusunda önemli bir etken olduğunu gösteriyor.

 

Günümüz yaşlıları “huysuz” mu?

Katılımcılar, günümüz yaşlılarını genellikle huysuz, sinirli ve sabırsız olarak tanımlıyor ve yaşlılara dair sağlık ve ekonomik sorunların altını çiziyor. Bu olumsuz algı, kuşaklar arası iletişim eksikliğinin ve aktif yaşlı rol modellerinin görünür olmamasının bir sonucu olarak şekilleniyor. Öte yandan, orta yaş grubundaki bireyler, kendi yaşlılıklarını daha olgun, akılcı, sabırlı ve saygın bir şekilde hayal ediyorlar. Ancak, yaşlanma, sadece bir olgunlaşma ve iyileşme süreci olarak değil, aynı zamanda ölüm, hastalık, yalnızlık ve ekonomik yetersizlik gibi ürkütücü ve güvensiz hissettiren yönleriyle de algılanıyor. Bu olumsuz düşünceler, yaşlanmaya dair olumlu bakış açılarını engelliyor ve yaşlılıkla ilgili kaygıları pekiştiriyor.

 

Uzun yaşamı isteyen çok, çaba gösteren az

Araştırma, katılımcıların uzun yaşamak istediğini, ancak %54’ünün bu hedef doğrultusunda herhangi bir çaba göstermediğini gösteriyor. Uzun yaşamın sırrı çoğunlukla refah, sağlık, beslenme ve doğallık ile ilişkilendirilirken, yaşam amacı ve sosyal aktiviteler gibi unsurlar ikinci planda kalıyor.

 

Yaşlılığın bazı kaygıları: sağlık, hareketlilik ve zihinsel zindeliğe dair

Yaşlılık konusunda geçmişte olduğu gibi bugün de negatif çağrışımlar baskın durumda. Araştırmada yaşlılık; ölüm, hastalık ve yalnızlık gibi olumsuz kavramlarla ilişkilendirilirken, sakinlik ve yalnızlık gibi yeni çağrışımlar da güç kazanmaya devam ediyor. Katılımcıların yaşam memnuniyeti ve geleceğe dair umut düzeyleri düşük seyrederken, kaygı düzeyleri ise ortalama bir seviyede bulunuyor. Yaşlılık, katılımcılar tarafından kolay geçeceği düşünülmeyen bir süreç olarak değerlendiriliyor. Kendi yaşlılıklarının bugünün yaşlılarından çok farklı olmayacağı görüşünü benimsemiş olsa da, genel olarak daha iyimser bir yaklaşım sergiliyor. Katılımcıların en büyük kaygıları sağlık, hareketlilik ve zihinsel zindelikle ilgili. Sağlık sorunlarından endişe edenlerin oranı %54, hareket kısıtlılığından kaygı duyanların oranı ise %51. Ayrıca, zihinsel zindeliğin azalması konusunda endişe duyanların oranı %47.

 

Bağımsızlık ön planda

Araştırmaya göre, katılımcıların %55’i bağımsız ve kendine yeterli bir yaşlılık geçirmeyi arzu ederken, yalnızca %8’i ev dışı bakım hizmetini tercih ediyor. Ayrıca, %65’lik bir kesim, çocuklarından bakım beklemek yerine, karşılıklı destek sağlayacakları bir ilişki kurmayı tercih ediyor.

 

Torun sevgisi bir başka...

Araştırma sonuçlarına göre, torun bakımı, yaşlılıkla güçlü bir şekilde ilişkilendiriliyor. Katılımcıların %43’ü torun bakımı konusunda kısmen hevesli, %52’si ise bu konuda daha arzulu olduklarını belirtiyor.

 

35, hala yolun yarısı

Yaşlılık, katılımcılar tarafından 50 yaşından sonra başlamış olarak algılanıyor. Gençlik yılları, en sevilen dönem olarak öne çıkarken, 30 yaş altı yıllar, sorumlulukların az olduğu, özgürlüğün daha fazla olduğu yıllar olarak hatırlanıyor. Ancak, ömür uzadıkça 35 yaşın "yolun yarısı" olarak kabul edilmesi de devam ediyor.

 

20, en sevilen yaş

Araştırma sonuçlarına göre, hayatın en sevilen yaşlarının sorumluğun daha az, özgürlüğün daha fazla olduğu  gençlik yıllarına ait olduğu görülüyor. En sevilen yaş 20 olurken, 30 yaş ikinci, 18 yaş ise üçüncü sırada yer alıyor.

 

Araştırmanın detayları için: www.heryasta.org

Comments


bottom of page